Hormonların Yapısı ve Özellikleri
|
2 |
Preklinik (Teorik) |
1 |
Prof. Dr. Selim Kutlu |
Genellikle endokrin hücreler, nöronlar, lipositler vb. hücrelerden salgılanarak kan dolaşımı yoluyla hedef hücrelere ulaşan ve spesifik reseptörleri aracılığıyla fizyolojik etkiler oluşturan kimyasal haberci moleküller hormon olarak adlandırılır. Tiroit, böbrek üstü, pineal gibi tek görevi hormon üretmek ve salgılamak olan organlar endokrin bez olarak adlandırılırken, bazı ormonlar farklı organlardan salgılanabilmektedir. Kalpten salgılanan natriüretik peptitler, mideden salgılanan grelin, böbreklerden salgılanan eritropoetin bu duruma örnektir. |
Hormonları lipofilik ya da hidrofilik özelliklerine göre ayırt ederek sınıflandırır. |
Hormon Reseptör Etkileşimleri
|
2 |
Preklinik (Teorik) |
2 |
Prof. Dr. Selim Kutlu |
Hormonların temel görevi spesifik reseptörlerine bağlanarak onları aktive etmektir. Hidrofilik hormonların reseptörleri hücre membranında bulunurken, lipofilik hormon reseptörleri hücre içinde yer alır. Mebran reseptörleri ligant kapılı, enzim bağlantılı ve G protein eşlenik olarak farklı yapı ve fonksiyonlara sahiptir. Peptit ve protein yapısındaki hormonlar membran reseptörlerine bağlanarak hücre içi 2. haberci sistemleri aktive ederler. cAMP, cGMP, inozitol üç fosfat, diaçilgliserol, araşidonik aist ve kalsiyum temel hücre içi ikinci habercilerdir. |
Hormon reseptörlerini sınıflandırır ve reseptör aktivasyon mekanizmalarını açıklar. |
Hipotalamo--Hipofizer Sistem İşlevleri
|
2 |
Preklinik (Teorik) |
3 |
Prof. Dr. Selim Kutlu |
Hipotalamusta sentezlenen GnRH, dopamin gibi faktörler hipotalamohipofizeyal portal sistemle taşınarak hipofiz ön lobuna salgılanırlar. Hipofiz ön lobundan salgılanan tiroit uyarıcı hormon, büyüme hormonu, prolaktin, folikül uyarıcı hormon, lüteinleştirici hormon ve adrenal korteks uyarıcı hormon salgılanması büyük ölçüde hipotalamusun kontrolü altındadır. Hipotalamuta üretilen oksitosin ve vazopressin hormonları ise aksonal transportla hipofiz arka lobuna gelerek buradan kan dolaşımına salgılanır. |
Hipotalamo hipofizeyal portal sistem aracılığıyla etki eden faktörleri ve etkilerini belirtir. |
Büyüme Hormonu ve IGFler
|
2 |
Preklinik (Teorik) |
4 |
Prof. Dr. Selim Kutlu |
Growth hormon bütün vücutta etkili olur. Enzim bağlantılı membran reseptörüne sahiptir. Etkilerinin çoğunda karaciğerden salgılanan insülin benzeri büyüme faktörleri aracı rol oynar. GH, vücutta büyüme yeteneğine sahip bütün dokularda büyümeye neden olur. Vücut hücrelerinin çoğunda protein yapımını artırır. Yağların yıkımını ve sağ asidi serbestlenmesini sağlar. GH sekresyonunda azalma cüceliğe neden olur. Fazla hormon sekresyonu adolesan döneminden önce gelişirse devlik, sonra ortaya çıkarsa ise akromegali oluşur. |
Büyüme hormonunun doku ve organlardaki etkilerini açıklar. |
Tiroit Hormonlarının İşlevleri
|
2 |
Preklinik (Teorik) |
5 |
Prof. Dr. Selim Kutlu |
Tiroit hormonu sentezinde tirozin ve iyot kullanılır. Tiroit uyarıcı hormon tiroksin salgılanmasını sağlar. Tiroit hormon reseptörleriorganizmada oldukça yaygındır ve çekirdekte yer alır. Tiroksin hücrelerde mitokindri sayısını ve enzim sentezini artırarak metabolizmayı hızlandırır. Organizmanın büyüme ve gelişmesinde, sinir sisteminin gelişmesinde, protein sentezinin artmasında, yağ dokunun yıkılmasında rol oynar. Hipotiroidide yorgunluk, aşırı uyku hali, bradikardi, obezite vb. ortaya çıkar. Hipertiroidie ise ağırlık kaybı, saç dökülmesi, tremor, taşikardi vb. bulgular meydana gelir. |
Tiroit hormonlarının fizyolojik etkilerini, hipotiroidi ve hipertiroidi bulgularını anlatır. |
Kalsiyum Metabolizması Hormonları
|
2 |
Preklinik (Teorik) |
6 |
Prof. Dr. Selim Kutlu |
kalisyum plazmada serbest ve proteinlere bağlı halde bulunur. Kemiklerde kalsiyum depolanması ve kalsiyum metabolizması bazı hormonlarla kontrol edilir. Plazma kalsiyumunun temel belirleyicisi olan paratiroit hormonu, hipokalsemide salgılanır ve kemiklerde osteoklastik aktiviteyi artırarak kemik yıkımına, böbreklerden kalsiyum geri emilimde artışa ve fosfat geri emiliminde azalmaya, D vitamini oluşumunu indükleyerek bağırsaklarda kalsiyum emiliminde artışa, neden olur. Kalsitonin kanda kalsiyum artışına bağlı olarak artar ve kemiklerin korunmasında rol oynar. D vitamini bağırsaklardan kalsiyum emilimini artırır ve kemik dokuyu koruyucu etki gösterir. Ayrıca antioksidan, antiinflamatuvar, antidiyabetik, Alzheimer hastalığında beyinde amiloit peptit temizleyici, otoimmün hastalıklardan koruyucu etkiye de sahiptir. |
Kalsiyum ve kemik metabolizmasında etkili olan hormonların işlevlerini açıklar. |
Adrenal Korteks Hormonları
|
2 |
Preklinik (Teorik) |
7 |
Prof. Dr. Selim Kutlu |
Kolesterolden sentezlenen kortikosteroitler lipofilik olduğu için reseptörleri stoplazmada yer alır. Hipofiz ön lobundan stres gibi faktörlerle salgılanan ACTH kortizol sekresyonunu indükler. Kortizol karaciğerde glikoneogenezi ve glikojen depolanmasını artırır. Kaslarda protein katabolizmasını artırır ve yeni protein sentezini azaltır, glikoneogenez için karaciğere ekstrahepatik dokulardan ilave amino asitler sağlar. Ayrıca belirgin antienlematuvar etkilidir. En önemli mineralokortikoit olan ve ACTH, anjiyotensin 2 ve hiperpotasemiye yanıt olarakkanda artan aldosteron böbreklerde Na geri emilimini artırırken K iyonları ile az miktarda hidrojen iyonlarının atılmasını uyarır. Adrenal korteksten aşırı kortizol ve androjen sekresyonuyla karakterize olan Cushing sendromunda vücudun alt kısmındaki yağlar yıkılırken, göğüs ve karın üst bölgesinde yağlar fazlaca depolanarak tipik obezite ortaya çıkar, immün sistem baskılanarak enfeksiyonlara yatlkınlık artarken, vücutta protein katabolizması artar ve hiperglisemi oluşur. |
Glukokortikoit ve mineralokortikoitlerin doku ve organlardaki etkilerini tanımlar. |
Pankreas Hormonları
|
2 |
Preklinik (Teorik) |
8 |
Prof. Dr. Selim Kutlu |
Pankreasın Langerhans adacıklarındaki beta hücrelerinden salgılanan insülin enzim bağlantılı membran reseptörü aracılı olarak fizyolojik işlevlerini gerçekleştirir. Kan glikozu arttığı zaman salgılanan insülin kısa süre içinde hücrelere glikoz, aminoasit ve K iyonlarının taşınmasını hızlandırır. Orta sürede karaciğer, kas ve yağ dokuda glikojen protein ve yağ sentezi artar. Uzun sürede lipojenik, mitojenik ve proliferatif etkiler ortaya çıkar. kan glikozu azalmasına yanıt olarak beta hücrelerden salgılanan glukagon insüline zıt etkilere sahip glikojenolitik, glikoneogenetik ve ketogenetik bir hormondur. Tip 1 diyabet insülin azlığı veya yokluğuyla karakterizedir. Tip 2 diyabet ise insülin direnci nedeniyle oluşur ve genellikle yetişkin ve obezlerde ortaya çıkar. |
İnsülin ve glukagonun kan glikoz konsantrasyonunun düzenlenmesindeki rollerini karşılaştırır, diyabet fizyopatolojisini açıklar. |
Adrenal Medulla Hormonları
|
1 |
Preklinik (Teorik) |
9 |
Prof. Dr. Selim Kutlu |
Adrenal medulladan salgılanan epinefrin kaslarda glikojenolizi, yağ dokusunda lipolizi uyarır, hepatik glikojenoliz ve glikoneogenezi artırarak kan glikozunu artırır. Norepinefrin Alfa-1 reseptör aracılı vazokonstriksiyon ve Beta-2 reseptör aracılı vazodilatasyon oluştururken epinefrin daha çok kalpte Beta-1 reseptörleri aracılığı ile miyokardın kasılma gücünü, kalp hızını ve kalp debisini artırır. |
Katekolaminerjik hormonların etki mekanizmalarını bilir. |
Biyolojik Ritimler ve Sirkadiyen Ritim
|
1 |
Preklinik (Teorik) |
10 |
Prof. Dr. Selim Kutlu |
Sirkadiyen ritmin oluşmasında hipotalamik suprakiyazmatik nükleus ve pineal bezden salgılanan melatonin hormonu rol oynar. |
Sirkadiyen ritmin ve melatoninin işlevlerini açıklar. |
Ghrelin - Leptin ve diğer Metabolizma Hormonları
|
1 |
Preklinik (Teorik) |
11 |
Prof. Dr. Selim Kutlu |
Adipoz dokusan salgılanan leptin enzim bağlantılı reseptörleri aracılığıyla önemli fizyolojik etkiler oluşturur. Besin alımının inhibisyonu ve metabolizmanın hızlanması, immün sistemin uyarılması, pubertenin başlatılması gibi işlevlerde rol oynar. Visfatin, adiponektin ve rezistin metabolik işlevlerde görev alan diğer bazı adipkinlerdir. Grelin hormonu, mideden salgılanarak hipotalamusta besin alımının uyarılması, büyüme hormonu sekresyonunun indüklenmesi gibi işlevlere sahiptir. |
Besin alımı ve metabolizmada etkili olan yeni hormonların etkilerini karşılaştırır. |
Erkek Üreme Fizyolojisi I
|
1 |
Preklinik (Teorik) |
12 |
Doç. Dr. Zülfikare Işık Solak Görmüş |
Erkek ve kadında cinsel fonksiyonlar hipotalamus ve hipofizden salgılanan hormonlarla düzenlenir.
Düzenleme hipotalamustan salgılanan GnRH ile başlar
GnRH adenohipofizden LH ve FSH salgılanmasına neden olur.
İki hormon da adenohipofizdeki gonadotrop hücrelerden salgılanır= gonadotropik hormonlar olarak adlandırılır. |
Erkek üreme organlarının fizyoanatomisi, puberte, spermatogenez mekanizmaları, hormonal sekresyon kavranmalıdır. Üremenin fizyolojik temel kontrol mekanizmalarını; organ ve sistemlerin birbirleriyle ilişkisi bilinmelidir. |
Erkek Üreme Fizyolojisi II
|
2 |
Preklinik (Teorik) |
13 |
Doç. Dr. Zülfikare Işık Solak Görmüş |
LH ve FSH glikoprotein yapısında hormonlardır.
Etkilerini hedef hücrede cAMP ikinci haberci sistemini aktive ederek gösterirler.
LH, Leydig hücrelerinde, FSH ise Sertoli hücrelerinde etkilidir.
LH, Leydig hücrelerindeki reseptörlerine bağlanarak testo yapımını uyarır. Testosteron, Leydig hücrelerinde kolesterolden sentezlenir.
cAMP protein kinaz A’yı aktive ederek kolesterol esterlerinden kolesterol yapımını ve kolesterolün pregnenolona dönüşümünü artırır. |
Ereksiyon- Emisyon- Ejakulasyon mekanizmaları kavranmalıdır. |
Kadın Üreme Fizyolojisi I
|
2 |
Preklinik (Teorik) |
14 |
Doç. Dr. Zülfikare Işık Solak Görmüş |
Hipotalamus, ön hipofiz ve ovaryumlar arasında meydana gelen karşılıklı etkileşimler ovaryumlarda görülen periyodik değişikliklere neden olur:
(1) her döngüde bir gametin olgunlaşması,
(2) tüm kadın üreme organlarında (özellikle uterus) periyodik değişikliklere sebep olan hormon sekresyonları. |
Dişi üreme organları fizyoanatomisi, puberte, menapoz, oogenez mekanizmaları, hormonal sekresyon kavranmalıdır. |
Kadın Üreme Fizyolojisi II
|
2 |
Preklinik (Teorik) |
15 |
Doç. Dr. Zülfikare Işık Solak Görmüş |
Erkekte sürekli sperm üretiminin aksine kadında yumurtanın gelişmesi ve ovaryumdan salgılanması yani ovulasyon- yumurtlama periyodiktir.
Kadın üreme sisteminin yapısı (örn. uterus) ve fonksiyonları ovaryum periyotları ile senkronize edilir. Bu periyodik değişikliklere menstrüel döngü denir. |
Gebelik, fetal, neonatal fizyoloji kavramlarının açıklanması, işleyiş mekanizmalarının kavranması. |
Gebelik Fizyolojisi ve Plasenta İşlevleri
|
2 |
Preklinik (Teorik) |
16 |
Doç. Dr. Zülfikare Işık Solak Görmüş |
Olgun bir plasenta 500gr ağırlığında, 15-25cm çapında, disk şeklindedir.
Anne ve fetusa bakan iki farklı yüzü vardır.
Amnion ve koryon membranları ile kaplı, düz ve saydam yüzüne fetal yüz, kırmızı, düzensiz, loblardan olşan yüzüne de maternal yüz denir. |
Koitus, fertilizasyon, implantasyon kavramlarının açıklanması, plasentanın gelişimi, yapısı, fonksiyonları, plasental transfer- dolaşım, amniyon sıvısı, fetusun büyüme ve gelişmesinin kavranması. |
Doğum ve Laktasyon Fizyolojisi
|
2 |
Preklinik (Teorik) |
17 |
Doç. Dr. Zülfikare Işık Solak Görmüş |
Bebeğin plasental dolaşımdan ayrılması sistemik vasküler direncin artmasına, ventilasyonun başlaması ise pulmoner vasküler direncin azalmasına neden olur. Bu faktörler sonucunda ortaya çıkan artmış doku oksijenizasyonu foramen ovale, duktus arteriyozus ve duktus venosusun kapanmasına neden olur. aktasyon dönemi, kadının doğum yapmasından sonra başlayan, fizyolojik değişikliklerin olduğu bir dönem olmakla birlikte anne ve bebek arasındaki duygusal bağın kurulduğu, psikososyal ve kültürel yönü olan bir süreçtir. |
Doğum eylemi, fizyolojik süreçler, hormonal mekanizmalar, plasentanın ayrılması, laktasyon mekanizmalarının kavranması. |
Fetal ve Neonatal Fizyoloji
|
2 |
Preklinik (Teorik) |
18 |
Doç. Dr. Zülfikare Işık Solak Görmüş |
Fetüs fizyolojisi yenidoğan fizyolojisine göre temel yapısal ve fonksiyonel farklılıklar göstermektedir.Fetüs nispeten hipoksik intrauterin hayata çok iyi adapte olmuştur. İntrauterin hayattan dış ortama geçişte hızlı, kompleks ve iyi organize edilmiş basamaklar yeni doğanın yaşama uyumu için gereklidir. Bebeğin plasental dolaşımdan ayrılması sistemik vasküler direncin artmasına, ventilasyonun başlaması ise pulmoner vasküler direncin azalmasına neden olur. Bu faktörler sonucunda ortaya çıkan artmış doku oksijenizasyonu foramen ovale, duktus arteriyozus ve duktus venosusun kapanmasına neden olur. Bebeğin dış hayata uyumu için bütün kompleks fizyolojik sistemlerin başarılı çalışması, doğum sonrası ortaya çıkabilecek kardiyovasküler, solunum ve diğer organ sistemlerini ilgilendiren hastalıkların ortay çıkışını önleme açısından önemlidir. |
İntrauterin ve neonatal dönemde yapısal ve fonksiyonel farklılıklar, fizyolojik işleyişler, hormonal değişimlerin, devreye giren yolakların kavranması. |
Böbreğin Boşaltım İşlevleri
|
2 |
Preklinik (Teorik) |
19 |
Doç. Dr. Zülfikare Işık Solak Görmüş |
Böbreğin boşaltım işlevleri |
Böbreğin boşaltım işlevleri |
Glomeruler Filtrasyon
|
2 |
Preklinik (Teorik) |
20 |
Öğr. Gör. Dr. Ayşe Özdemir |
Nefron korpüskülü kanın plazmasını işler. Kan, filtrasyon membranında (endotel-bazal lamina-podositler) Bowman aralığı ve Bowman kapsülü boyunca filtre olur. Kalp debinin % 25'ini alan böbreklerde filtrasyon hızı 625 ml/dak'dır. Kan basıncındaki değişiklikler ve filtrasyon membranının özellikleri filtrasyon hızını belirleyen temel faktörlerdir. |
Glomerüler filtrasyonu, glomerüler filtrasyon hızını ve etkileyen temel faktörleri açıklar. |
Tübüler İşlevler I
|
2 |
Preklinik (Teorik) |
21 |
Öğr. Gör. Dr. Ayşe Özdemir |
Filtrasyona uğrayan plazma hacmi nefronun tübüler yapıları boyunca işlenir. Bir maddenin birim zamanda plazmadan hangi miktarda uzaklaştırılacağı GFR ile tübüler işlevler arasındaki dengeye bağlıdır. Tübüler yapılar boyunca su, organik maddeler ve iyonlar geri emilebilir, sekresyona uğrayabilir. Hidrojen iyonlarında olduğu gibi bazı maddelerin her iki işleme de tabi tutulması mümkündür. |
Sekresyon, reabsorbsiyon ve klirens kavramlarını tanımlar. |
Tübüler İşlevler II
|
1 |
Preklinik (Teorik) |
22 |
Öğr. Gör. Dr. Ayşe Özdemir |
Böbrek tübülleri boyunca hücresel yapılar farklılık gösterir. Proksimal tübül, henle kulbu ve distal tübül başlıca tübüler yapılardır. Tübüler yapının farklı kısımlarının su ve elektrolit geçirgenlikleri de farklıdır. Distal tübül ve toplayıcı kanallara kadar olan kısımda su ve elektrolitlerin % 90'dan fazlası organik maddelerin tamamının geri emilimi gerçekleştirilmiştir. Esas olarak endokrin denetime sahip olan kısım distal tübülün bir kısmı, birleştirici tübül ve toplayıcı kanallardır. |
Organik maddeler, su ve sodyumun tübüllerde tabi tutulduğu işlemleri açıklar. |
Klirens ve Miksiyon Refleksi
|
1 |
Preklinik (Teorik) |
23 |
Öğr. Gör. Dr. Ayşe Özdemir |
İnternal ve eksternal üretral sfinkterleri geçtikten sonra idrar dış üretraya atılır. Belli bir hacme kadar dolan mesanenin refleks yolla boşaltılması miksiyon refleksini oluşturur. Bu sırada mesane kasındaki basınç değişikliklerini gösteren grafik sistometrogram olarak adlandırılır. Dış üretral sfinkter çizgili kaslar içerir. Bu da belli bir düzeye kadar miksiyonun istemli kontrolü olduğunu göstermektedir. |
İdrar boşaltmada görev alan refleks mekanizmaları açıklar. Sistometrogram çizer. |
Elektrolit, Asit-baz Dengesi
|
2 |
Preklinik (Teorik) |
24 |
Öğr. Gör. Dr. Ayşe Özdemir |
Kan pH değeri 7,35-7,40 gibi çok dar bir aralıkta tutulmaktadır. Özellikle enzimatik reaksiyonların etkinliği açısından bu değer önemlidir. Asit baz dengesini sağlayan en önemli yapılardan biri böbreklerdir. Tübüler interkale A hücreleri hidrojen, interkale B hücreleri ise bikarbonat iyonlarının taşınmasını sağlayarak tampon sisteme katkı sağlar. Asidoz ve alkoloz durumlarında böbrekler bu iki iyonun geçişini düzenleyerek normal pH değerine dönmeye yardımcı olur. |
Hidrojen iyonlarının tübüler işlenmesi ile asit-baz dengesi arasındaki ilişkiyi açıklar. Ekstraselüler, intraselüler sıvılarda ve kandaki tampon sistemlerini açıklar. |
Fizyoloji Laboratuvar Pratiği 1/1
|
2 |
Preklinik (Pratik) |
51 |
Doç. Dr. Zülfikare Işık Solak Görmüş |
İzole Organ Banyosunda Uterus Kontraksiyonlarının Gözlenmesi |
İzole Organ Banyosunda Uterus Kontraksiyonlarının Gözlenmesi |
Vücut sıvıları ve ödem
|
2 |
Preklinik (Teorik) |
100 |
Öğr. Gör. Dr. Ayşe Özdemir |
Vücuttaki sıvılar intraselüler ve ekstraselüler olarak iki grupta toplanabilir. Ekstraselüler sıvıların başında hücreler arası boşlukta bulunan sıvı, kan ve lenfa gelir. Miktarı daha az olmakla birlikte özel kompartımanlarda yerleşmiş sıvılar da bulunmaktadır (BOS, intraplevral sıvı vs.). Sıvı ve iyon dengesindeki değişimlere bağlı olarak bu kompartımanlardan birinde fazla miktarda sıvının bulunması ödem olarak adlandırılır. Ödem hipotonik veya hiperozmotik olarak ortaya çıkabilir. |
Dolaşımdaki ve transselüler sıvıları tanımlar ve sınıflandırır. Ödem kavramını tanımlar ve türlerini bilir. |
Hormon reseptör etkileşimleri
|
2 |
Preklinik (Teorik) |
100 |
Prof. Dr. Selim Kutlu |
Hormonların temel görevi spesifik reseptörlerine bağlanarak onları aktive etmektir. Hidrofilik hormonların reseptörleri hücre membranında bulunurken, lipofilik hormon reseptörleri hücre içinde yer alır. Mebran reseptörleri ligant kapılı, enzim bağlantılı ve G protein eşlenik olarak farklı yapı ve fonksiyonlara sahiptir. Peptit ve protein yapısındaki hormonlar membran reseptörlerine bağlanarak hücre içi 2. haberci sistemleri aktive ederler. cAMP, cGMP, inozitol üç fosfat, diaçilgliserol, araşidonik aist ve kalsiyum temel hücre içi ikinci habercilerdir. |
Hormon reseptörlerini sınıflandırır ve reseptör aktivasyon mekanizmalarını açıklar. |
Hormonların yapısı ve özellikleri
|
2 |
Preklinik (Teorik) |
100 |
Prof. Dr. Selim Kutlu |
Genellikle endokrin hücreler, nöronlar, lipositler vb. hücrelerden salgılanarak kan dolaşımı yoluyla hedef hücrelere ulaşan ve spesifik reseptörleri aracılığıyla fizyolojik etkiler oluşturan kimyasal haberci moleküller hormon olarak adlandırılır. Tiroit, böbrek üstü, pineal gibi tek görevi hormon üretmek ve salgılamak olan organlar endokrin bez olarak adlandırılırken, bazı ormonlar farklı organlardan salgılanabilmektedir. Kalpten salgılanan natriüretik peptitler, mideden salgılanan grelin, böbreklerden salgılanan eritropoetin bu duruma örnektir. |
Hormonları lipofilik ya da hidrofilik özelliklerine göre ayırt ederek sınıflandırır. |